logo
Fotoğraf Galerisi

Koca Çınar

11 years, 8 months ago Birkaç Cümle 0

Çok değil bir yıl falan olmuştu o aksi, bunak ve inatçı ihtiyarla tanışalı. Hem de ne aksi ama koca bir yıl boyunca haftada 1-2 gün atışmazsak o gün güzel geçmezdi. Bunu bildiğinden midir ne tam ihtiyacım olan zamanda telefonum çalıverirdi hep, “koca kafalı” diye başlardı söze …

İlk tanıştığımız günü dün gibi hatırlıyorum. Çorluda bizi fotoğrafla birleştiren bir fotoğraf etkinliği yapmıştık. Mehmet Topçu Kelebek sunumu yapmış, ben ise Siyah beyaz çocuk fotoğraflarından kendimce bir sunum hazırlamıştım. Tekirdağ’dan misafirlerimiz olacaktı. Dernekten fotoğrafçı arkadaşlar …

Bir bir misafirler gelmeye başladı. Hiç birini tanımıyordum ne yalan söyliyim. İçlerinden biri dikkatimi çekti. Başında şapkası, üzerinde hiç vazgeçemediği belli NIKON yeleği, Avrupai giyimi ve tabi ki vazgeçilmez aksesuarı fuları boynunda, uzun boylu ve kır sakallı bir ihtiyar. Daha önce İstanbul da çok gördüğüm ancak Tekirdağ da ilk kez gördüğüm garip bir tip işte. Ne aksi, ne nalet olduğu ap açık ortada …

Sonra sunumlar başladı gözlerim o sakallı ihtiyardaydı hep. Dikkatli bir şekilde acemice hazırlanmış bu çalışmayı izlemekteydi kendileri…

Sunum bitip konuşma esnasına geçtiğimizde gözleri parlamıştı, pis is gülüyordu aksi ihtiyar. İzleyicilerden soru gelmeyince biraz rahatlamıştım ki sert ve kışkırtıcı bir ses tonu ile “Neden siyah beyaz ?” diye sormaz mı. İşte o zaman anladım ihtiyarın ne aksi biri olduğunu. Gıcıklık olsun diye soruyordu işte ama bu sadece başlangıçtı elbette. Neyse bir şekilde düşüncelerimizi söyledik tabi. Ama vazgeçer mi aksi dedim ya başladı soru yağmuruna tutmaya “Neden çocuk ?”

buy levitra cheap

, “Neden çapraz ?”, “Neden üstten çektin?” bir sürü soru. Kalbime mi indireceksin be ihtiyar ne bileyim ben dercesine yüzüne baktığımı hatırlıyorum. Hele her soruşundaki o ağır çekiç darbesi gibi gelen sözleri yok mu adeta içimi titretiyordu korkudan. Acaba yanlış bir şey söyler miydim ki…

Neyse o gece sopa yemeden ihtiyarın elinden kurtulmuştum. Sert mizaçlı, aksi bir ihtiyardı ama kanım öyle ısınmıştı ki anlatamam. Bilgili olduğu her halinden belli bu ihtiyarın her cümlesinde öğretmek ve paylaşmak sözcükleri vardı. Kendisinden çok şey öğreneceğimi sanırım o gece anlamıştım…

Bir gün üç arkadaş TEFSAD’a üye olmak üzere Tekirdağ’a gitmiştik. Sanırım bizim aksi ihtiyarın 2. Görüşümde o gündü. Toplantıda su dökmüş kedi yavrusu gibi otururken en arkada ve köşede her an patlamaya hazır bir bomba misali sessiz ve korkutucu duran ihtiyarı uzunca kesmiştim. Sanki benden nefret ediyordu  Neyse bana bişi yapmadı ama birkaç kişiyi haşladı. Dedimya aksi işte ne derseniz deyin illa kızacak, yada biz öyle düşünüyorduk beklide…  Haklımıydı değilmiydi hatırlamıyorum ama bildiğim tek bir şey varsa fotoğraf üzerine, fotoğraf adına kenara notlarını aldığım, şu unutkan zihnimin en kalıcı köşelerine yerleştirdiğim cümleler kuruyordu. Arayıpta bulamadığım sözcükler dökülüyordu dudaklarından, beklide ağzından bal damlıyordu da biz ne dediğini anlamıyorduk…

O günden sonra her hafta Çarşamba günleri o aksi ihtiyarın ağzından çıkacak birkaç sözcük için Muratlıdan Tekirdağ’a gitmeye başladım. Sessiz sessiz oturup sıranın ihtiyara gelmesini bekliyordum. Ama şu lanet otobüslerin saatleri erken olduğu için her defasında yarıda bırakıp dönmek zorunda kalıyorudum…

Bir gün sohbet o kadar tatlı gidiyordu ki bırakamadım. Koşa koşa otobüse gitmiştim ama otobüs bu bekler  mi ? akşam akşam Tekirdağ sokaklarında kaldık J Bizim ihtiyar gitme demişti kal demişti ama ben dinler miyim kalacak yer yok diye gitmek istedim (galiba bende de biraz inatçılık var). Ama nasıl bir ayar çektiyse işte otobüse yetişemedim kaldım ve paşa paşa dernek binasına döndüm. Yüzünde koca bir gülümseme (aslında sırıtmaydı bu pis pis sırıtıyordu bizim ihtiyar) “ne o gidemedin mi YILDIZ” demez mi. Çok sinir olmuştum ya ama gidecekte yerim yok bir şey diyemedim …

O gece ihtiyarlarda ilk kaldığım geceydi. İhtiyar bizim başkanla evliydi ya gece onlara gittik. Yanlış hatırlamıyorsam gece 3-4 e kadar hem sohbet ettik hemde 1. Uluslar arası Tekirdağ Fotoğraf Günleri etkinliği için düzenlemeler yapmıştık. Hatta ertesi günde çalışmalar devam edip ben otobüsü kaçırıp bir gece daha kalınca “Seni biz evlatlık alalım bari” demezler mi, dalga geçiyorlar akılları sıra buldular küçücük çocuğu …

Hakikaten öyle de oldu bizim aksi ihtiyarla o kadar çok zaman geçirdik ki annem babam bile “Yeni anne babanı bırakamıyorsun galiba” diye şikayet ediyordu. Bir aile daha edinmiştim. Hayatın engin sularında rüzgar nereyi götürürse yöne savrulurken dinlenip sohbet edeceğim, farklı düşünceler edinebileceğim yeni bir yuvam daha vardı artık. Gerçi bu defa aksi ve huysuz ihtiyarlardı ama olsun …

Velhasılıkelam bizim ihtiyara ben baba derdim.  Her kese göre bir sürü adı vardı aslında kimi üstat derdi, kimi hocam, Kimi abi derdi, kimi şipşak, bense hep kemal baba derdim. Ama hep aynı kişiden bahsederdik Kemal Elitaş’tan…

Hayatının kocaman bir bölümünü fotoğrafa ayırmış bu aksi ihtiyardan ben çok şey öğrendim. Kimi zaman hayatını anlatır hayat dersi verir, kimi zaman fotoğraf anlatır, eksiklerimi tamamlardı. Hiç kuşkusuz çok şey öğrendim ihtiyardan. Geçen bir yıl içerisinde uzun uzun sohbetler yapma şansı bulduğum, bana yeri geldiğinde ağabeylik, yeri geldiğinde babalık yapan bu altın kalpli ihtiyarı dün (19.08.2012) kaybettik…

İki gün önce toplantıda bir araya geldiğimiz ihtiyar çok sevinçli hayat doluydu. Yaşı 60 diyor nüfus müdürlüğü ama o galiba 19-20 yaşındaydı. Her gün bıkmadan usanmadan bizler için

, Tekirdağ için, fotoğraf için koşturup duruyordu. Geçen yıl başlatmış olduğu etkinliğin bu yılki maratonu için tam gaz devam ediyordu.  Evde geçen her konuşmamızda “Benden artık geçti bunları ben sizin için yapıyorum” derdi ihtiyar. O zamanlar dalga geçtiğini onun daha uzun yıllar bizimle birlikte olacağını düşündüğümden midir ne, hiçbir zaman haklısın sen bir gün gideceksin diyemedim ihtiyara. Benden çok koşturan, bana yol gösteren bu ihtiyar çok şey söyledi, çok şey gösterdi bize. Pek dinlemedik beklide ama o gene de söyledi…

En son geçen gün liman çay bahçesinde toplantıda bir sonraki yılın fotoğraf günlerini konuşurken “Bu sene son seneye ben yokum” dediğinde “dalga geçiyorsun” demiştim. Sen hayatta olduğun sürece etkinlik seninle var, sen olmazsan olmaz, “turp gibisin” demiştim…

Oysa ki şimdi yok. Bizim aksi ihtiyar demiştim ya gene haklı çıktı işte. Daha dün bizi bırakıp son yolculuğuna çıktı. Giderken bir hoşça kal bile demedi. Tamda bizim ihtiyara göre bir veda oldu bu galiba. Sessiz ve iz bırakmadan yok oldu ortalıktan…

Koca bir çınardı o,  ne fırtınalar geçirmiş, ne badireler atlatmıştı ama yıkılmamıştı. Yemyeşil yapraklarınla bizlere kol kanat geren, bizleri koruyan bir çınar…

Dün bu çınar yok olmuştu bir anda. Yeşil yapraklarından sararmış birkaç yaprak vardı rüzgara tutunup süzülen, birde her birimizin yüreğine serptiği tomurcuklar kalmıştı bizlere hatıra…

Zamanla büyüyüp yeşerecek beklide onlarda birer çınar olacaktı ileride.Tam da ihtiyarın istediği gibi koca koca çınarlar. Onun gibi yeşerecek, fırtınalarla savaşacak, günün birinde yine onun gibi sırasını savacak…

Biliyorum ki bizim ihtiyar dün kendine verilmiş son görevi yerine getirmek için uzun bir yola çıktı. Elbette ki her ölümlü gibi bizimde çıkacağımız bu yolda onu yalnız bırakmamak için bugün kendisini son yolculuğuna uğurladık (19.08.2012).

Bu aksi ihtiyara kendi gibi bir ihtiyar olan Barış MANÇO’dan Cacık şarkısını armağan ediyorum (http://www.youtube.com/watch?v=u7BBx4osZ-k). İşte şimdi tam CACIK oldu…

Bayram harçlıklarımızı bile vermeyen bu aksi ihtiyarı çok özleyeceğiz.

Mekanı cennet olsun, ailesi ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.

Hüseyin YILDIZ

19.08.2012

Leave a Reply

You must be logged in to post a comment.