logo
Fotoğraf Galerisi

Sevmek İntahar Etmeye Benzer . . .

11 years, 11 months ago Birkaç Cümle 0

 

Sevmek intahar etmeye benzer . . .

Bile bile kendini yakmak veya bir uçurumdan atlamak gibi bir şey. Sonu belli hep aynı . . .

Ben sevginin içten geldiği ve insana göre olduğunu savunanlardanım. Bir nevi kadeh-şarap ilişkisi var aşk ile insan arasında.

Şöyle bir rivayet vardır Mevlana’nın hayatı ile ilgili. Bilen bilir Mevlana ile Şemsin hikayesini.

Bir gün şems ortadan kaybolduğunda Mevlana yıkılır, yemeden içmeden kesilir ve kahrolur adeta. Zaman geçer durur, Mevlana kahrolmaktadır. Her yerde şemsi arar şemsi bekler hep. . . Ancak şems yoktur artık. Bir gün eski dostu Selahattin’în dükkanının önünden geçerken (Selahattin kuyumcudur handa) dükkandan gelen çekiç seslerine kaptırır kendini ve aşka gelir. Başlar semah dönmeye. . Mevlana’yı gören eski dostu çırağına şöyle buyurur “Ne olursa olsun çalışmayı bırakma” ve çıkıp o da katılır Mevlana’ya. . Derler ki o gün selahattinin tüm varlığı olan kuyumcu soyulmuş ama çekiç sesleri semah sonuna kadar durmamış . . Ve bu olaydan sonra artık Mevlana eski dostunu koymuş şemsin yerine yada beklide yarin yerine kim bile bilir ki. . Rivayet bu ya Mevlana bu olayın üzerine şu sözü söyler “Kadeh değişti ama şarap aynı şarap. . .” Selahattin bu dünyadan göçünce birde Hüsam girer üstadın hayatına ve Hüsamla beraber tamamlar şaheseri Mesneviyi . . Bir ilahi aşktır mevlanada şarap . .

Bu küçük alıntı Elif şafağın aşk kitabından olması gerek. Kitaba ulaşmam zor şuan bulamıyorum ama o değilse de Aşk Peygamberi Mevlana nın Hayatı isimli kitaptır. İkisinden birinde mutlaka. .

Garip bir şey bu aşk. Biraz mevlananın dediği gibi sanki. Sürekli insanlar aşık olur, birini beğenir ve sonra üzülür. . Hep kaybediş vardır sonunda yitiriş aslında. Ama hepte yeniden başlar nedense..

İşte bu nedenle olsa gerek aslında sevmek birazda intihar etmektir aslında. Defalarca ölmek hemde . .

Çünkü bir taraf hep fazla sever. Hiç kimse aynı sevmez ki birbirini, sevebilir mi ? Sevse bile gösterebilir mi ?

Aşk nedir diye sorsak şimdi kim bilir kaç bin tane tanım çıkar. Doğrusu hangisi peki ? senin ki mi benim ki mi ? Göreceli biraz, biraz da izafi aslında. Zamanla değişir, yönü vardır, kendine göre adepte olur. Ama tek ortak yanı herkeste bir hüzün ve iz bırakmasıdır..

Aşk dediğinde yüreği yanar insanın, yanmazsa aşk olmaz.

Eli kolu bağlanır, donup kalır.

Gözleri bağlanır, göremez. .

Her ne olursa olsun sadece istediğini görmez mi zaten insan ?

Bir bakarsın etrafına güllük gülistanlıktır, bir bakarsın her şey bom bok olmuş, iğrenç bir görüntü. Algımı bu yoksa düşünce mi bilinmez ama istediğini yaşar insan.

Geçen gün bir arkadaşıma şöyle demiştim “Hayat bir tiyatro oyunu gibi herkes bir senaryo yazar kendine ve oynar. Kendini rolüne ne kadar kaptırırsan o kadar mutlusunudur. Ama sonu hep aynıdır perde kapanır ve ölüm gelir”. Ne diyecek diye beklerken her zaman olduğu gibi beklemediğim bir cevap gelir.

“Ya sen ne sandın ?”

Bu mudur arkadaş cevap, ne demek şimdi bu :S

evet aslında o zaman fark ettim ki aslında ben hayatı daha öncesinde tiyatro oyunundan çok “Çocuk oyunu” sanıyordum. Ama değilmiş. Bunu 4 yıl önce okuldan mezun olduğumda anladım sansamda öyle olmadığını gördüm. Hayat çocuk oyunu filan değil arkadaş. Koca bir tiyatro sahnesiymiş oysa !

İçinde binlerce oyuncusu olan

kaufen clomid

, seyircilerin aralarda şakşakladığı, rollerin kapışıldığı, entirikalarla, aldatmacalarla dolu bir oyun. Maskeni takıyorsun ve oynuyorsun. Ne istersen o sun aslında oyunda. Ne olmak istersen oluyorsun. Yeter ki iste ve iyi oyna. .

Ne olmak istersin ?

Kıral mı ? yoksa bir çoban mı ?

Hepsini olabilirsin. Fakat rolünü iyi yapmalısın. . .

Sevmek istiyorsan sevgi maskesini o kadar benimsemelisin ki seni başkası tanıyamasın. Sen o olmuşsun artık. Hani kötü adam rolü oynayan sinemacıları dışarıda görünce yüzüne tüküresin gelirya işte öyle birşey buda sanki. Sen kaptırıp rolünü güzel yaparsan dışarıda da aslında o oluverirsin. .

Aşk ta böyle bir şey olsa gerek. .

Sevmek istersen, kendini verirsen, elini kaptırırsan kolunu alamazsın hiçbir zaman. Seni sürükler götürür girdabın içine. O girdabın içinde kaybolursun aslında.  O nereyi giderse sende oraya gidersin. .

Bir bakarsın etrafına dönüyor aman dünya. Nede güzel harika. Ama diğer tarafta aslında geridesindir. Girdabın kendisi seni geride görür hep. Bu doğaldır. İzafi harekettir . .

Koca Einstain amcam görelilik yasasını nasıl buldu sanıyorsunuz ki zaten. Kesin buradan çıktı yola. Ve sonuç belli. Eğer ki seviyorsan geride kalmak zorundasındır.

(bir örnek vermek gerekirse. Aynı yönde giden iki araçtan biri 60 km diğeri ise 80 km hızla gidiyor olsun. Yavaş giden hızlı gidene göre 20 km geriye doğru gider, hızlı giden ise yavaş gidene göre 20 km ileriye gider. Böylece aslında etrafa göre hızlı gitseler de kendilerine göre yavaştır ve zıt yönlüdür. Ve sonunda mesafe açılır ve bir daha yolları kesişmez. Yönleri zıt olsaydı zaten bir anda geçip giderlerdi . . .)

Bir taraftan kalmak istersin korkarsın gitmeye, diğer taraftan duramazsın ister istemez gitmek zorundasındır. Alıp götürecektir seni gittiği yere. .

Ve bir yerlerde savurup atacaktır seni. . Bu da doğal sonucudur aşkın. Mecburdur. İstemez bırakmak ama artık şartlar bunu gerektirdiği için kalırsın şap diye ortada. Ya kafanı kırarsın yada kolunu bacağını. Sağ kalırsan şanslısın yaşarsın.

Yok dayanamazsan kül olup yanarsın. .

İşte öyle bir şey aşk. .

O kadar tehlikeli ve bir o kadar da heyecanlı. .

Kendini ateşe atmak,

Uçurumdan atlamak,

Şakağına silahı dayayıp tetiği çekmek,

Yada ne bileyim sadece kendini aşkın rüzgarına bırakmak . .

Sana hangisi uyarsa,

Eğer aşık olacaksan seç bir tane. .

2012.05.22 00:20

Hüseyin YILDIZ

Leave a Reply

You must be logged in to post a comment.